Periyodik Çizelge Tarihi

Periyodik tablo, kimyasal elementlerin atom numarası, elektron konfigürasyonu ve yinelenen kimyasal özelliklerini baz alarak hazırlanmış bir düzenlemedir. Elementler artan atom numarasına göre sıralanmıştır. Tablonun standart formunda sistematik bir şekilde gösterilen elementlerle birlikte periyot adı verilen sıralar ve grup olarak adlandırılmış sütunlar bulunmaktadır.
Periyodik tablo’nun tarihi, bir asırdan uzun süredir devam eden kimyasal özellikleri anlamadaki gelişimi yansıtmaktadır. Tarihindeki en önemli olay, 1869 yılında Dimitri Mendeleyev’in[1] tabloyu yayınlamasıyla gerçekleşmiştir. Kendisi, daha önceden Antoine-Laurent de Lavoisier ve John Newlands gibi bilim adamları tarafından yapılmış olan keşiflerin üstüne yapmış olduğu katkılara rağmen, tablonun gelişiminde tek hak sahibi kişi olarak anılmaktadır.

Johann Wolfgang Döbereiner

1817 yılında, Johann Wolfgang Döbereiner elementleri sınıflandırma konusunda yapılan ilk denemelerden birini formüle etmeye çalışmıştır. 1829 yılında, bazı benzer özellikleri taşıyan elementleri üçerli gruplar halinde ayırabileceğini anlamıştır. Bu gruplara üçlüler adını vermiştir. Döbereiner tarafından tanımlanan üçlülerin bazıları aşağıdaki gibidir;
  1. klorbrom ve iyot
  2. kalsiyumstronsiyum ve baryum
  3. sülfürselenyum ve tellür
  4. lityumsodyum ve potasyum
Bütün üçlülerde, ortada bulunan elementin atom ağırlığı diğer iki elementin atom ağırlıklarının ortalamasına neredeyse eşittir.[4]

Alexandre Emile Béguyer de Chancourtois

Bir Fransız jeoloğu olan Alexandre-Emile Béguyer de Chancourtois, elementlerin periyodikliğini fark eden ilk kişiydi (Atom ağırlıklarına göre sıralandığında benzer özellikleri taşıyan elementlerin düzenli aralıklarla bulunması).1862 yılında, Tellür elementinden esinlenerek oluşturduğu ve periyodik tablonun ilk formlarından sayılan VisTellurique (Tellür Sarmalı) adını verdiği tabloyu tasarladı.[5] Elementlerin artan atom ağırlıklarına göre spiral bir eğilimde bir silindir üzerinde bulunduğu bu sistemde, de Chancourtois benzer özellik taşıyan elementlerin dikey bir sırada yerleştiğini gözlemledi. Kendisinin 1863 yılındaki yayınında yer alan bir tablo elementlere ek olarak iyonları ve bileşikleri de kapsadı, fakat asıl olarak yayımladığı Comptes rendus de l'Académie des sciences (Bilim Akademisi Tutanakları) adlı makalesinde kimyasal terimlerden ziyade jeolojik terimleri kullandı ve bir diyagram kullanmadı. Sonuç olarak, de Chancourtois’in düşünceleri Dimitri Mendeleyev’in çalışmaları yayımlanana kadar dikkat çekmedi.[6]

John Newlands


Newland'ın oktavlar yasası
1864 yılında, İngiliz kimyager John Newlands bilinen 62 tane elementi fiziksel özelliklerine göre 7 farklı gruba ayırmıştır.[7][8]
Newlands birçok benzer elementin çiftler halinde bulunduğunu ve bunların kütle numaralarında 8’in katlarıyla farklılık gösterdiğini belirtmiş, elementlere ilk defa atom numaraları atayan bilim adamı olmuştur.[9] Chemisty News dergisinde yayınlanan, sekizlerin periyodikliğini müzikteki gamlara benzettiği ve adını “ Oktavların Yasası” koyduğu çalışması dönemin bazı çağdaşları tarafından ciddiye alınmamıştır. 1 Mart 1866 tarihinde Chemistry Society (Kimya Topluluğu)’deki dersi yayımlanmamış, Topluluk ise buna neden olarak bu tarz teorik konuların tartışmaya açık olmasını göstermiştir.
Newlands’ın yaptığı analizler Chemistry Society (Kimya Topluluğu) tarafından ancak Mendeleev’in çalışmaları fark edildikten sonra, altın madalya ile ödüllendirilmiştir. Sekizlerin periyodikliğinin öneminin kabulü ancak bir sonraki yüzyılda, Gilbert N.Lewis’in Değerlik Bağı Kuramı (1916) ve Irving Langmuir’in Kimyasal Bağların Oktet Teorisi (1919) ile gerçekleşmiştir.[10][11] Newlands’in bilime olan katkısı 2008 yılında The Royal Chemistry Society (Kraliyet Kimya Topluluğu) tarafından “Kimyasal elementler için periyodik kanun’un kaşifi” sıfatıyla evine asılan mavi bir plaket ile kabul edilmiştir.[9]

Dimitri Mendeleyev


Dmitri Ivanovich Mendeleev

Kimya Dergisi (1869, sayfalar 405-6), Mendeleev'in tablosunun Rusya dışında ilk kez yayımlanması.

Mendeleev'in 1871 yılındaki periyodik tablosu. Kesikli çizgiler: bilinmeyen elementler. Grup I-VII: modern grup 1 - 2 and 3 - 7 geçiş metalleriyle birlikte; bazıları grup VIII e uzatılmıştır. Soygazlar bilinmemektedir (Tahmin edilememiştir).
Rus kimyager Dmitri Mendeleyev günümüzde kullanılana en çok benzeyen periyodik tabloyu oluşturan ilk bilim adamıydı. Mendeleyev, elementleri atom numaralarının göreceli olarak molar ağırlıklarına karşılık gelecek şekilde sıraladı. Söylentilere göre, uzun tren yolculukları sırasında üzerlerinde bilinen elementlerle ilgili bilgiler bulunan kartlarla ‘Kimyasal iskambil oyunu’ oynamıştır.[12] 6 Mart 1869’da, Rus Kimyasal Topluluğu’na Elementlerin Atom Numaraları Özellikleri Arasındaki İlişki başlıklı resmi bir sunum yapıldı. Tablo, 1869 yılında ünlü olmayan bir Rus dergisinde yayımlanmış, ardından Zeitschrift für Chemie (Kimya Dergisi) adında bir Alman dergisinde yeniden yayımlanmıştır.[13] İçeriğinde Mendeleyev;
  1. Eğer elementler atom ağırlıklarına göre sıralanırsa özellikleri periyodik bir trend gösterir.
  2. Eğer elementlerin kimyasal özellikleri baz alınır ise, atom numaralarının birbirine yakın (Örn. Pt, Ir, Os) veya düzenli aralıklarla artacak şekilde (Örn. K, Rb, Cs) olduğu gözlenir.
  3. Elementler veya element grupları atom ağırlıklarına göre sıralandığında, bahsedilen değerliklerine ve bir dereceye kadar ayırt edici kimyasal özelliklerine göre de sıralanmış olur; bu dizilim Li, Be, B, C, N, O ve F dizilerinde gözlenebilir.
  4. En geniş yayılma yüzeyine sahip olan elementler genellikle küçük atom ağırlıklarına sahiptirler.
  5. Molekül büyüklüğünün bir bileşiğin karakterini belirlediği gibi, atom ağırlığı da elementin karakterini belirler.
  6. Bilinmeyen bir sürü elementin keşfedileceğini düşünmeliyiz. Örneğin, atom ağırlıkları 65 ile 75 arasında olan ve alüminyum ile silikaya benzerlik gösterenler.
  7. Bazen, bir elementin atom ağırlığı sıralamada kendisiyle yan yana bulunan elementlerin varlığıyla düzeltilebilir. Dolayısıyla, tellürün atom ağırlığı 123 ile 126 arasında bulunmalı ve 128 olmamalıdır.
  8. Atom ağırlıkları baz alınarak bazı elementlerin karakteristik özellikleri tahmin edilebilir.
Mendeleyev’in Tablosu’nun Bilimsel Faydaları
  • Mendeleyev’in yeni elementlerin keşfedileceğini tahmin etmesini sağladı ve keşfedilecek olan eka-silikon (germanyum), eka-alüminyum (galyum) ve eka-boron (skandiyum) için tabloda boşluklar bıraktı. Dolayısıyla, periyodik tablonun düzeni bozulmamış oldu.
  • Mendeleyev’in, tabloyu kullanarak, o zamanlar doğru kabul edilen bazı atom ağırlıklarının yanlış olduğuna dikkat çekmesine olanak verdi.
  • Atom ağırlığına göre sıralamada değişime olanak sağladı.
Mendeleyev’in Tablosu’nun Eksiklikleri
  • Tablo, soygazların varlığını tahmin etme konusunda eksik kalmıştır. Fakat, soygazlar ailesinin tamamı keşfedildiğinde Sir William Ramsay, tablonun yansıttığı temel kavramı bozmadan soygazları "Grup 0" olarak entegre edebilmiştir.
  • Hidrojen tek bir konuma yerleştirilememiş, alternatif olarak alkali metaller, halojenler veya tablodan ayrı ve üstte olacak şekilde bor ve karbon arasına konumlandırılmıştır.[14]

Lothar Meyer

Mendeleyev ile tanışmamış olan bir Alman kimyageri olan Lothar Meyer’in de periyodik tablo konusunda çalışmaları olmuştur. Her ne kadar 1864’de Mendeleyev’den bağımsız hazırladığı çalışması yayımlanmış olsa da, az sayıda tarihçi Lothar Meyer’i periyodik tablonun ortak yaratıcılarından birisi olarak kabul etmektedir. Meyer’in tablosu, toplamda sadece 28 element içermiş ve elementleri atom numaralarına göre değil, değerliklerine göre sıralamıştır. Dolayısıyla, yeni elementleri tahmin etme ve atom ağırlıklarını düzeltme konusunda yetersiz kalmıştır. Mendeleyev’in bilinen elementlerden oluşan tabloyla beraber tabloyu tamamlamak adına yeni elementlerin varlığını tahmin etmesi ve bazı elementlerin atom ağırlıklarını düzeltmesini yayımlamasından yaklaşık 3 ay sonra, Meyer neredeyse aynı özelliklere sahip bir periyodik tablo yayımlamıştır.
Bazı bilim tarihçilerine göre, Mendeleyev ve Meyer’in periyodik tablonun ortak yaratıcısı olarak kabul edilmesi gerektiği belirtilirken, Mendeleyev’in keşfedilmemiş elementler konusundaki hassas tahminleri kendisinin periyodik tablonun keşfinde daha büyük bir pay sahibi olarak anılmasına sebebiyet vermiştir.

Henry Moseley

1914 yılında, Gelibolu’da çatışmada öldürülmeden bir sene önce, İngiliz fizikçi Henry Moseley, bir elementin atom numarası ile X-ışınları arasındaki ilişkiyi yakalamıştır. Sonrasında, periyodik tabloyu atom ağırlıklarına göre değil, çekirdek yüklerine göre sıralayıp periyodik tabloyu yeniden düzenlemiştir. Bu buluştan önce, atom numaraları bir elementin atom ağırlığına göre belirlenen sıralı rakamlar olarak kabul görmekteydi. Moseley’in buluşu atom numaralarının aslında deneysel ölçümlerle elde edilebileceğini göstermiş oldu.
X-ışınlarının dalga boylarını kullanan Moseley, Argonun (Atom numarası Z=18) atom ağırlığı 39.9 ile 39.1 ağırlığındaki potasyumdan (Atom numarası Z=19) fazla olmasına rağmen, önüne koymuştur. Bu yeni düzenlemeyle, soygaz olan argon ve alkali metal olan potasyum elementlerinin kimyasal özellikleri tutarlı hale gelmiştir. Benzer şekilde, Moseley nikelden önce kobaltı yerleştirmiş ve tellürün atom ağırlığını deneysel olarak gözden geçirmesine gerek kalmadan, Mendeleev’in önermiş olduğu gibi, tellürün iyottan önce gelmesi gerektiğini belirtmiştir.
Moseley’in çalışmaları atom numarası 43 ile 61 arasında olan elementlerin eksik olduğuna dikkat çekmiştir. Bu aralıktaki elementler günümüzde göreceli olarak teknesyum ve prometyum olarak adlandırılmıştır.

Glenn T. Seaborg

1943 yılında Manhattan Projesi için yaptığı araştırmalar sırasında Glenn T. Seaborg, amerisyum ve küriyumu ayırma konusunda beklenmedik zorluklarla karşılaşmıştır. Seaborg bu elementlerin, kimyasal özelliklerinin beklenenden farklı olması sebebiyle, farklı bir seriye ait olabileceğinden şüphelenmiştir. 1945 yılında meslektaşlarının itirazlarına rağmen, Mendeleev’in oluşturduğu tabloda köklü bir değişim önermiştir: aktinit dizisi.
Seaborg’un aktinitlerin, lantanitler gibi nadir toprak elementlerine benzerlik gösterdiği ve bir geçiş serisi oluşturduğunu öngören aktinit konseptindeki ağır elementlerin elektronik yapısı, günümüzde kabul görmüş ve periyodik tabloda yerini almıştır. Aktinit serisi periyodik tabloda F-bloğun (5f) ikinci sırasında yer almaktadır. Aktinit ve lantanit serilerinin ikisinde de içerilerinde bulunan bir elektron yörüngesi doldurulmaktadır. Aktinit serisi elementler aktinyumdan lavrensiyuma kadar olan elementlerdir. Seaborg’un aktinik serileri konusunda sonradan yaptığı özenli çalışmaları, teorik olarak transaktinik serilerinde 104’ten 121’e kadar olan bir ağır element serisi ve 122’den 153’e kadar olan bir süperaktinik serisi ortaya çıkarmıştır.



https://tr.wikipedia.org/ sitesinden alınmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Periyodik Çizelge